27 Aralık 2007 Perşembe

YÖRÜK


Sevgili dostlar, Yörük ; Yürümek mi?,Yüğrük olmak mı? Yürekli Olmak mı? Yarukhan soyundan gelmek mi?
bunlardan hangisi olursa olsun asalet en önemlisi. Türk Milletinin asaleti. Millet olma gereği için gerekli şartları taşımak. Asalet Ululuk, Yücelik sıfatlarıyla bezenmiştir. Bizler Asil bir Milletmiyiz yoksa kendimizi böyle hikayelerle mi kandırıyoruz.

Yörük Çadırına Saygı

Bilindiği gibi, Türklerde çadır kültürü de doğrudan göçebeliğe dayanmaktadır. Başka bir deyişle göçebenin evi olan çadır, Türklerde başlı başına bir sanat eseri olarak gelişme göstermiştir.
Dolayısıyla Yürüklerin kullandıkları çadırlar ve onların döşemeleri Türk sanatının gelişmesinde ve birçok mimari yapının şekillenmesinde de ilham kaynağı olmuştur
Çadırların dünyada yerleşik düzene geçişte önemli bir etkisi olmuştur. Çoğunlukla dikkati çekmese de, Türk evinin mekân organizasyonu ve oluşumunda Yörük çadırlarının doğrudan etkisi görülmektedir. Türk evinde, evin ana mekânını oluşturan sofa ile odalar arasındaki ilişki, Yörüklerin yaylalarda kurduğu grup halindeki oba çadırlarının düzenlemesine benzemektedir.
Onun yerine hemen her odanın içinde oturulabilir, yatılabilir, yemek pişirilebilir, yemek yenilebilir ve hatta yıkanılabilir. Bir odanın çok işlevli kullanılıyor olması, oda içindeki bütün eşyanın taşınabilir nitelikli olmasıyla sağlanmıştır.
Bizler göçebeliği terk edeli uzun yıllar oldu ama, içimizden birileri zamana inat bu geleneği sürdürüyorlar.
Tıpkı Türk evlerinin bu kendine özgü biçimlenişinde olduğu gibi,Türk sanatının bütününe de Yürüklerin katkısı olmuş; göçebeliğin çok renkli, hareketli ve sürekli yenilenen yaşam biçimleri bir ölçüde adeta Türk sanatının ana karakteristiği halini almıştır.
Sonuç olarak: Türklerin yaşam biçimlerinin zamanla değişimi ile sanatta da özünden uzaklaşan değişimler görülmeye başlamıştır.
Halbuki, göçebeliğin zamanla değişimi kaçınılmaz iken, sanatımıza esas kimliğini veren sanat geleneğimizin sürdürülmesi bir esastır ve bütün olumsuzluklara rağmen çok önemlidir.
Açık ifadesiyle, kültür kimliğimizin temelindeki değerleri sahiplenme ve onları gelecek kuşaklara sağlıklı bir biçimde taşıma sorumluluğudur.
Saygıdeğer dostlar aşağıdaki satırlarda sizlere Yörük Çadırı hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.
Bundan yaklaşık 10 yıl önce Toroslar’da Anamas Yaylasında rastladığım ve 100 yıllık olduğunu öğrendiğim bir çadır üzerinde yoğunlaşarak yaptığım araştırma neticesinde aşağıdaki bilgi ve bulgulara ulaştım. Bu bilgi ve bulguları da sizlerle paylaşmak istedim.
Bilindiği üzere çadır; kıldan imal edilen asırlardır biz Yörüklerin evi -barkı olmuş muhteşem bir yapıdır. Muhteşem bir yapıdır diyorum zira; dünya üzerinde çadırdan devlet kurabilme yeteneğine sahip tek millet Türk Milletidir.
Kıl Çadır; öyle herkesin bildiği gibi öylesine bir malzeme değildir. O ki, devletini devesinin sırtında taşıyabilme becerisin gösteren bir milletin yurdudur.
Kıl Çadır, Yörüğün ne kadar zeki, güvenilir, kanaatkar, çevreci , barışçıl ve insancıl olduğunun bir ispatıdır.
Öncelikle çadırda kullanılan malzemelerden bahsetmek istiyorum:
Çadır: adından da anlaşılacağı gibi yapının çatısını teşkil eder. Aslında tamamına çadır denilmektedir. Ancak parça itibariyle çatısı çadır olarak ifade edilmektedir. Malzemesi kara keçilerin kılının; kırkılması, taranması , eğrilmesi, dokunması ve yine kıldan yapılan iplerle dikilmesi sonucunda elde edilen bir üründür.
Yörük Çadırı; öncelikle kırkılan kıllar taranır, pisliklerinden arındırılır. Kirmanlarda eğrilen kıllar ip haline getirilip çiftlenir buna Goğşama denir. Goğşanmış ipler Istarlarda dokunur. Çul haline gelen ürün bir ucundan yere ağaç kazıklarla tutturulur, diğer ucundan da kuvvetlice asılınarak bir kişi tarafından dövülerek hepsinin uzunluğu bir ayara getirildikten sonra, 20cm uzunluğunda çuvaldız denilen aletlerle, 65 cm eninde ve istenilen uzunlukta üretilen çullardan, (genellikle 5 Metre) tek sayılar halinde (5-7-9 kanat) gibi yan yana getirilerek ve yine tek sayılar halinde (5-7-9 metre uzunlukta) özel bir teknikle dikilmektedirler. Kanatlar birbirleriyle birleştirildikten sonra, 20 cm genişliğinde kuşak adı verilen ve çadıra dikey olarak dikilen her ucuna da elcek adı verilen çatal fakat sağlam bir ağaçtan yapılan kuşaklara sabitlenmiş parçalar vardır. Bu ağaçlara da yaklaşık 10 metre uzunluğunda yine kıldan yapılmış adına örme denilen saç örüğü şeklinde örülmüş iplerle(iplerin elceklere bağlanma şeklide çok özeldir gevşetmek ve sıkıştırmak için özel bir yöntem uygulanmaktadır) tutturulan çadır, adına bastırık denilen pıynar meşesi yada ardıç dallarının çatal bölgesinden bağlanarak üzerlerinin de ağırca bir taşla sabitlenmektedir. Standart çadırda 8 bağ bulunur yanlardakine böğür bağı öndekine ön bağ arkadakine arka bağ, dört köşedekine de yan bağlar denir. Direkler olarak ta; söğen denilen ardıç dalarından yapılmış yaklaşık 2,5 metre uzunluğunda ağaçlarla, 25x35 cm boyutlarında çanak denilen ağaçtan oyulmuş (çadırın yırtılmasını önlemek için) bir düzeneğin içine yerleştirilerek ayakta durması sağlanmaktadır. Her çadırın ön ve arka kısımlarına kuşaklardan birer tane dikilir ki bunlara siyeç denir. Çadırdan akan yağmurun çadırın sitillerine değmesi önlenir. Çadır yanlarına sitil denilen çadırın enine ve uzunluğuna göre boyutları değişen iki çulun yan yana getirilmesi ile meydana gelen çadırda duvar vazifesi gören ve 25 cm uzunluğundaki ağaç çivilerle tutturulan malzemelerle örtülür. Her çadırda kırk pencere olur ve bu pencerelere delik denir. Burada belirtmekte fayda var çadırın dikiş tekniği, kuşakların dikiş tekniği , siyeçlerin dikiş tekniği ve çulların dikiş tekniği farklı farklıdır ve önem arzetmektedir.
Buraya kadar bir çadırın hangi malzemeler kullanılarak ve ne isimler verildiğinden bahsettik.
Önemli olanı bu işin mantığındadır.
Çadırın kapısı kesinlikle sağ taraftandır. Sağ uğurdur. Sağ selamettir. Sağ berekettir Türk Toplumunda.
Çadırın kapısına kesinlikle kilit olmaz.
Çadır yapısı ve kuruluşu itibariyle içerisine kesinlikle su almaz en şiddetli yağmur bile üzerinden kayarak akar gider.
Ve yine Yörük Çadırı yapısı itibariyle içine çocuklarımız için beşik kurulabilen tek yapıdır.
Ayrıca Yörük Çadırı Kışın sıcak yazın ise inadına çok soğuk olur. Aslında fizik kuralına aykırı bir durumdur ancak bu da tabiatın bir gerçeği.
İnanmayanları Ülkemizin dört-bir yanında yapılan Yörük Şölenlerinde çadırlarımıza davet ediyorum.
Burada bir anımla başlamak istiyorum.
Yaklaşık 9 yıl kadar önce Rahmetli en büyük amcama :
-“Amca çadırın kaç direği olur” diye sorduğum da, biraz da kızarak bana:
- “Allah kaç “ diye cevap vermesine o günlerde bir anlam verememiştim.
Bu gün imalatını da yapmakta olduğum çadırı incelediğimde çadırın çullarının hep tek olarak dikildiğini ve direklerinin de hep tek olarak yapıldığın gördüm. O zaman anladım ki Rahmetli amcam bana “Allah kaç “ diye cevap verdiğinde aslında verdiği mesaj şuydu: Biz inancımız gereği Allah’ın birliğini çadırlarımızla gösteririz, demek istemişti.
Yıllar sonra Allah uzun ömürler versin konudan babama bahsederek:” Peki baba madem çadırda her şey tek de neden bağları çift? diye bir soru sordum, babam da:
-“Her Liderin yanında onu ayakta tutacak ikişer kişiye ihtiyacı vardır demişti.
Bizim atalarımız gerçekten o kadar çok zekilermiş ki bir inancı, bir birliği, bir iriliği, bir diriliği bir yönetimi sadece çadırda gösterebilmişlerdir.
Çadırın çift olan bağlarından birini çözersen çadırın görüntüsü değişir ve ayakta durması zorlaşır.
Bundan başka önemli bir husus da : çadırın ön ve arkasının yerden yüksekliği 125 cm kadar olmasıdır. Bunun bence iki önemli sebebi vardır :
1.si normal bir insanın boyu 1,65 cm olduğunu varsayarsak çadıra girebilmek için insan eğilmek zorundadır. Zira sekiz tarafından iplerle sabitlenen çadırı kaldırarak girmek çok ta kolay bir şey değildir. Bunun sebebi ise çadıra gelen insanın çadırın kapısından eğilerek girmesi mekana saygıyı göstermek içindir.
2.si ise çadırın sahibinin karşına eğilerek gireceği için mekan sahibine de gösterilmiş bir saygıdır, kanaatimce.
İşte biz o kadar ince düşünüp, uygulayabilen bir milletiz ki onun için çadırdan bir dünya devleti kurduk.
Eğer her çadırda yaşayan bir devlet kurabilseydi, çingeneler şimdiye kadar dünyanın dört-bir yanında onlarca devlet kurabilmeliydi.
Bunun için elimizdekilerin değerini bilmeliyiz diye düşünüyorum.
Son söz olarak ta benim gibi çadır imal eden ve benden Yörük Çadırı isteyen arkadaşlarıma sesleniyorum. Dört çulu birleştirmek Yörük Çadırı yapmak anlamına gelmez dört çulda Yörük Çadırı olmaz.
İmalatçı arkadaşlarım nolur, yaptığınız çadırların bir kültürü temsil ettiğin bilerek aslına uygun olarak imal edin.
Bizlerden çadır isteyen dostlar nolur sizlerde isterken çadırlar aslına uygun teknikle dikiliyor mu? diye o arkadaşlarımıza sorun. Bu çadırı ben dikmişim o dikmiş o kadar önemli değil. İşin maddi yönü bir tarafa nolur, bir devlet kurulmuş olan bu mekanı küçük görmeyelim ve bu kültürümüze hep birlikte sahip çıkalım.
Biz o çadıra tüm yaşamımızı sığdırmışız. Biz o çadıra 7 bin yıllık tarihimizi sığdırmışız.
O Yörük Çadırı ki bu kadar da saygıyı hak ettiğini düşünüyorum.
Saygılarımla.
Veli TOMBUL
Yörük Çadırı İmalatçısı